Güncel Hukuk Dergisinde yayımlanmıştır.

CEZAEVİNDE ÇOCUKLARA YÖNELİK CİNSEL İSTİSMAR

Psikolog Banu Bülbül – Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği

Sosyal Hizmet Uzmanı Figen Paslı – Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Derneği

cropped-sincan-cezaevinde-cocuk-mahpuslara-ciplak-arama-11.jpg

Bir çocuk ile bir yetişkin arasında ya da yaş veya gelişim bakımından sorumluluk, güven, güç

ilişkisi içinde olan iki çocuk arasında gelişen ve güçlü olanın cinsel gereksinimlerini tatmin

etmeyi amaçlayan eylemlerin tamamı, çocuğun cinsel istismarı olarak nitelendirilir.

Türkiye’de çocuklara karşı işlenen cinsel suçların oranı çok yüksektir ve açıktır ki ilgili tüm

kurumlar, çocuğa yönelik cinsel suçlarla mücadelede başarısız olmuştur. “Dışarı”daki çocuk

cinsel istismardan korunamıyorken, yetişkin mahkumların dahi pek çok hak ihlali yaşadığı

cezaevlerinde tutulan çocukların cinsel şiddetten korunması olanaksızdır. Çocuk

cezaevlerinin tarihi, tutuklu çocukların haklarının ihlalinin tarihidir aynı zamanda. Yakın

dönemde yaşanan cinsel istismar olaylarına bir göz atmak bile yeterli… 2012 Pozantı, 2014

Muğla ve Antalya, 2015 Şakran cezaevinden basına yansıyanlar artık bildiklerimiz.

Duyamadığımız nice çığlığın var olduğunu tahmin etmek güç değil… Çünkü biliyoruz ki,

çocukların büyük bölümü “içeri”de ya da “dışarı”da maruz kaldığı cinsel şiddet karşısında

susmayı tercih ediyor zira kendisini koruyacak, bu suçu işleyenlerle mücadele etmesini ya da

ondan uzaklaşmasını sağlayacak mekanizmalar acı ki yeterince işlemiyor.

Bu cezaevlerinin tamamında cinsel şiddet tecavüz boyutunda yaşandığı, genellikle çok sayıda

çocuğu etkilediği için haber oldu. Haber yapılmasının engellenmesine yönelik tüm çabalara

rağmen önlenemeyen biçimlerde bilgilendirme sağlandı. Oysa cinsel şiddet, yalnızca

tecavüzden ibaret değil. Erotik konuşma, teşhircilik, dokunma, masturbasyon, cinsel

birleşme, pornografiye yönlendirme, fuhuşa yönlendirme bu şiddetin biçimleri arasında yer

alabiliyor. Cezaevindeki çocukların anlatılarından öğrendiğimiz kadarıyla bu suçların bir

bölümü ne yazık ki sıradanlaşarak varlığını sürdürüyor.

Cinsel şiddete maruz kalan çocuklar psikolojik olarak nasıl etkileniyor? Bizlerin okumaya,

düşünmeye dayanmakta güçlük çektiğimiz acı deneyimlerle, onların izleri ve anılarıyla nasıl

baş ediyorlar?

Her çocuk, yaşadığı cinsel istismar olayına aynı şekilde tepki vermeyebilir. Çocuklardaki cinsel

istismara bağlı davranışların çeşitliliği, çocuğun yaşı, kişilik özellikleri, başetme becerileri,

benlik değeri gibi faktörlerin yanı sıra çocuk ile istismarcı arasındaki ilişkinin doğasına, cinsel

istismarın sıklığı ve süresine, istismarcının birden fazla olmasına, cinsel istismarın sonucunda

çocuğa sağlanan destek ve yardımın niteliğine de bağlı olarak değişir.

Böyle baktığımızda cezaevinde yaşanan istismar genellikle birden çok kez yaşanıyor, yaşam

alanlarında oluyor yani her an saldırı riski var, genellikle saldırgan birden çok kişi, genellikle

istismar sonucunda şiddete maruz kalan çocuğa sosyal, psikolojik, hukuksal destek

sağlanması bir tarafa cezalandırılması söz konusu oluyor. Velhasıl, çocuk ve başetme

mekanizmaları ne kadar güçlü olursa olsun yaşanan travmatik olayın kendisiyle bu koşullarda

mücadele etmesi, çocuğun sağaltılması çok zor görünüyor.

Çocuklukta veya ergenlikte cinsel istismara maruz kalanların yetişkinlikte psikolojik sorunlar

yaşama olasılığı belirgin biçimde yüksek. Cinsel istismara uğrayan çocuklar, çoğu durumda

yoğun suçluluk hissediyor. Yine tahmin edilebileceği gibi istismar kurbanlarında yalnızlık ve

yetersizlik duyguları gelişiyor. Genel anlamda insanlara güvensiz olabiliyorlar. Böylesi

yaşantıları olan çocukların gelecek hakkında olumsuz düşüncelere ve düşük benlik saygısına

sahip olduğu da saptanmış.

Cinsel kötüye kullanıma uğramış erkek çocuklarda en sık görülen davranış tepkisi

saldırganlıkken, kızlarda özkıyım ve kendine zarar verme davranışlarının sıklıkla görüldüğü

tespit edilmiş ve yapılan bir çalışmada cinsel tacize uğramış ergenlerde, daha sık olarak

uyuşturucu madde kullanımı ve aşırı alkol kullanımı olduğu saptanmış.

Türkiye şu anda çocuk hakları ve çocuğa karşı işlenen cinsel suçlarla mücadele açısından

mevcut yasalarının ve imzaladığı uluslararası sözleşmelerin bile çok gerisinde…

Örneklendirirsek; BM Çocuk Hakları Komitesi, tüm cinsel şiddet biçimlerinin, fiziksel güç

kullanılsın ya da kullanılmasın, çocuklar için psikolojik açıdan bozucu, sömürücü ve travmatik

olduğunu kabul eder. Türkiye; Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni, Çocuk Satışı, Çocuk Fuhuşu ve

Çocuk Pornografisi ile İlgili Ek Protokol’ü, CEDAW’I, Palermo Protokolü’nü, İnsan Ticaretine

Karşı Eyleme İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni ve Sanal Ortamda İşlenen Suçlara İlişkin

Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni imzalamış ve onaylamıştır. Lanzarote Sözleşmesi’ni de 2011

tarihinde onaylamış ve 2012 yılında yürürlüğe sokmuştur; 2005 yılında kabul edilen Çocuk

Koruma Kanunu, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan ilkelerin çoğunu kısıtlı da olsa

kapsamaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile ek

protokolün uygulanması için gerekli bazı düzenlemeler de yapılmıştır.

Hak ihlallerinin yoğun biçimde yaşandığı cezaevlerinden en olumsuz biçimde etkilenen hiç

kuşkusuz ki çocuklar. Cezaevi, çocukların savunmasız durumda oldukları, iyileştirici hiçbir

özelliği olmayan, çocuğu daha da güçsüz, kırılgan duruma getiren, çocukları fiziksel, duygusal

yönden istismar eden ve temel gereksinimlerinin yeterince karşılanamaması nedeniyle

çocukların ihmal edildikleri bir ortam. Kapalı kurumlar çocukların ikincil istismarına yol

açmayı sürdürüyor. Zaten kapatıldıkları, haklarının ihlal edildiği bir ortamdan bir de cinsel

şiddete maruz kalmanın, böylesi katmerli bir travmatik yaşantıyla başetmenin güçlüğü

ortada…

Cezaevlerinde kalan çocukların cinsel istismara uğraması, yaşadıkları ortamda yeterince

korunamadıklarının, çocukları koruma sorumluluğu olan devletin burada da görevini yerine

getirmediğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Cinsel istismara uğrayan çocukların

psikolojik ve sosyal desteğe gereksinimleri varken cezaevinde ailelerinden uzakta ve sosyal

çevreleriyle iletişimden yoksun biçimde sağaltılmaları mümkün değildir. Çocuk cezaevlerinin

kapatılması mücadelesi kritik önemdedir. Çünkü çocukların kapalı kurumlarda

cezalandırılmalarının kendisi yeni hak ihlallerini, cinsel şiddetin ve şiddetin tüm türlerinin

yeniden üretilmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayacak. Cezaevinde cinsel şiddete

maruz kalan çocukların acil biçimde cezaevlerinden çıkarılarak, sosyal desteklerinin

bulunduğu ortamlara yakınlaştırılmaları, psikiyatrik destek almaları, psikolojik ve sosyal

iyileştirme programlarından yararlandırılmaları zorunludur.