Çocuk mahpuslar için açık görüş hakkının kapalı görüş olarak kullandırılması, TBMM’den yeni infaz düzenlemeleri esnasında kabul edildi. Sivil toplumun çocukların tüm görüşlerinin açık görüş olarak kullandırılması çağrılarının tam aksine meclis, hapishane idaresine çocukların var olan açık görüş haklarını da elinden alacak yetkiyi verdi. Özgürlüğünden yoksun bırakılan çocukların içinde bulundukları şartlardan ve ihtiyaçlardan habersiz verilen kararlara bir yenisi daha eklenmiş oldu.

Hapiste Çocuk

Mezopotamya Ajansı’ndan Hamdullah Kesen’in 11 Nisan 2020 tarihli haberi

İnfaz düzenlemesinden çocuk tutuklulara yeni disiplin cezaları çıktı

ADANA – İnfaz yasa tasarısında çocuk tutuklulara ilişkin düzenlemelerle yeni disiplin cezalarının eklendiğini söyleyen avukat Mehtap Sert, özellikle aile görüşlerinin engellenmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.
AKP ve MHP’nin hazırladığı infaz yasa tasarısında, çocukların disiplin yönetmeliğine ekstra cezalar eklendi. Düzenlemede, odaya kapatma ya da aile görüş yasağının dört ay kadar uzatılması gibi cezalar yer alıyor. Avukat Mehtap Sert, infaz yasa tasarısının kamu vicdanına hitap etmediğini ve hak ihlallerinin birçoğunun fark edilmeden yasallaşacağını dile getirdi.
EVRENSEL HUKUK İLKELERİYLE BAĞDAŞMIYOR
Düzenleme için “Kadınlara ve çocuğa şiddet uygulayanlar, tecavüzcülerin serbest kalma ihtimalinin ortaya çıktığı ancak düşünce ile fikir suçlularının cezaevinde yaşam hakkının elinden alındığı gerçeği infial yarattı” diyen Sert, düzenlemede ciddi sorunlardan birinin de çocuk yaşta cezaevinde olanlara dair disiplin suçlarının artırılması ve ifade özgürlüğüne dair getirilen kısıtlamalar olduğuna işaret etti. Av. Sert, şöyle devam etti: “Çocukların disiplin cezasına sebebiyet veren fiilinin çocuğun yaşadığı psikolojik bir sıkıntıdan mı, geldiği çevreden kaynaklı sosyal bir sıkıntıdan mı, koğuşun fiziki koşullarının yarattığı bir etkenden mi  kaynaklı olduğu ve bu sorunların çözümüne dair hiçbir çözüm üretmeden cezalandırma yoluna gidilmesi evrensel hukuk ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Üstelik yasada ceza ve çocuk kelimesinin yan yana kullanılması çocuğa biçilen değerin göstergesidir. Çocuğun topluma kazandırılması anlamında ceza yerine eğitilmesi gereken fiiller tanımının kullanılması daha doğru olacaktır. Yasa koyucunun çocuk kimliğinden önce suç işlemiş kimliğini değerlendirmesi cezaevi ve ıslah kurumu tanımı ile ironik bir tutum sergilemektedir.”
PRATİKTE TEHLİKEYLE YÜZ YÜZE 
Yeni infaz yasasıyla çocukların disiplin yönetmeliğine ekstra cezalar eklendiğine işaret eden Sert, odaya kapatma ya da aile görüş yasağının dört ay kadar uzatılması gibi maddelerin olduğunu belirterek, “Disipline edilmesi gereken bir suç işlediğinde çocuğun eyleminin düzeltilmesi için öncelikle kendini güvende hissettiği bir ortamın yaratılması gerekir. Ziyaretçi yasağı ile çocuğun ailesiyle iletişimi tamamen kesilmiş hale gelecek. Kaldı ki infaz rejimine göre cezaevinde yatma süresi kısa olan çocukların cezaevinde kaldığı tüm sürenin ziyaretçi görüş yasağı ile geçmesi anlamına da geliyor. Gelişimini tamamlamamış çocuğun ailesinden tecrit edilmesi kabul edilemez. Türkiye’de cezaevleri çocuklar için ıslah kurumu olmaktan çıkıp, ayrıca cezalandırıldıkları kurumlar haline dönüştürülecek. Süreç içerisinde pratikte bu tehlikeyle yüz yüze geleceğiz” ifadesinde bulundu.
3 YILDA YENİDEN TARTIŞMA 
Türkiye’de 268’i kapalı, 83’ü açık cezaevi, 4’ü çocuk eğitimevi olmak üzere 355 ceza infaz kurumunda 300 bin civarında tutuklu ve hükümlünün bulunduğunu ifade eden Adana Barosu Çocukları Hakları Komisyonu Koordinatörü Avukat Miyesser Ersalan Önenli, cezaevi nüfusunun yüzde 70’ini hükümlüler, yüzde 30’unu da tutukluların oluşturduğunu dile getirdi. Önenli, “Bu tür geçici çözümlerin önümüzdeki 3 yıl içerisinde bizi yeniden infaz sorunlarını tartışmaya götüreceğini bugünden tahmin etmek zor değildir” dedi.
İPTAL EDİLME İHTİMALİ
Önenli, “Bu teklifin amacı infaz kurumlarındaki doluluk oranını makul ve idare edilebilir seviyeye çekmekse, bu teklif bu amaca ulaştırmaktan uzaktır. Bu düzenlemelerde aynı hukuki değeri koruyan ve haksızlık muhtevası itibariyle birbirine yakın olan suçlardan dolayı farklı işlemlere tabi tutulmasının Anayasadaki eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri bakımından sorun oluşturacağı ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebileceği ihtimali göz önünde tutulmalıdır. Bu durumda getirilen düzenlemelerin genişlemesi nedeniyle hiç öngörülemeyen durumlarla karşılaşılması mümkün olabilecektir.”