30.12.2015 – İleri Haber / Sami Menteş

Sincan çocuk zulümhanesi!

Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi, Sincan Çocuk Hapishanesi’ndeki mahpus çocuklarla ilgili rapor hazırladı. Raporda mahpus çocuklara yaşatılan hak ihlallerine ve baskılara yer verildi.

cezaevinde-bin-686-cocuk-mahkum

ÖHD Ankara Şubesi üyesi avukatların Sincan Hapishanesi’ndeki mahpus çocuklarla görüşerek hazırladığı raporda çocukların uğradıkları hak ihlallerine ayrıntılı yer verildi. Çocukların rızaları dışında, ailelerinin bulunduğu bölgeden çok uzak olan Ankara’ya zorla sevkedildiği belirtilen raporda “Sevklerin gerçekleştirildiği zamanda, çocukların tutuklu bulundukları ceza soruşturmasının yürütüldüğü yerden çok uzak bir yere sevk edilmeleri ile yürütülen ceza soruşturmasında hukuki savunma geliştirebilme, delillerin toplanmasını sağlama, avukatın bilgi, destek ve görüşmesinden yararlanma gibi adil yargılanma hakkının özünde mevcut haklarının ihlaline yol açılmaktadır” bilgisi de yer aldı.

17 yaşında M.D.Ö. avukatlarla yaptığı görüşmede hakkında 8 yıl 5 ay 20 gün hapis cezası verildiğini, mahkemenin kararının temyiz edilip edilmediğini bilmediğini söyledi.

Şanlıurfa’dan Ankara Sincan’a sevkedilen 17 yaşındaki M.K. gözaltında yaşadıklarıyla ilgili şunları söyledi: Gözaltı sürecinde, evden yarı çıplak olarak çıkartıldım. Kollarımdaki bilekliklerim, izinsiz kesilerek atıldı. Gözaltı sürecinde plastik ters kelepçe taktılar. Tutuklandığımda tekrar ters kelepçe taktılar. Hakarete maruz kaldım. ‘ O… çocukları, ananızı…’ dediler..

Raporda, M.K.’ye kelepçe takılmasının ‘Çocuk Koruma Kanunu’nun 18. maddesinde yasaklanmasına rağmen keyfi olarak yapıldığı belirtildi.

ÇIPLAK ARAMA

Gaziantep’ten sevk edilen 17 yaşlarındaki A.T. , M.A. ve Y.İ. Gaziantep H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na kayıt kabul işlemleri sırasında herhangi bir zorunluluk olmamasına rağmen çıplak arama gerçekleştirildiğini, infaz koruma memurlarının alay edip güldüğünü, onurlarının incindiğini anlattı. Çocuklar bu durumla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

ÇOCUKLARA DAYAK

Raporda Sincan’da çocuk mahpuslara jandarma ve gardiyanların uyguladığı şiddet ise şöyle anlatıldı:

“16 yaşındaki Y.G. Ağustos ayı içerisinde sağlık muayenesi için diş hekimine götürülürken hastane sevk işlemlerini gerçekleştiren jandarmalar tarafından dövüldüğünü anlattı. Bu olayın münferit olmadığı şu şekilde açıklanmaktadır;

“Jandarma, hastaneye götürüp getirirken elleri sıkıp dövüyor.” (F.T., 17 yaşında)

“…Ailesinin dilekçesi üzerine adlilere geçirildi. Buna rağmen, adliler onun koluna jilet çekmişler. Biz bunu konuşacaktık, ama onlar bize saldırdılar. Gardiyanlar gelip bizi yere yatırdılar, dövdüler. M.D.Ö., özellikle gardiyan A. tarafından darp edildi. Küfür ettiler. Şikayet edilmesini istiyorum..” (M.A., 17 yaşında)

HASTANEYE SEVK YOK

Raporda yer alan çocukların anlatımları; hapishanede sağlık sorunları yaşayan çocukların tedavilerinin yapılmadığını da gözler önüne seriyor. M.Ç. isimli çocuk, avukat görüşmesi sırasında bu soruna ilişkin şunları anlattı:

“Şöyle de bir sıkıntımız var; revir tarafından.. hastane tarafından.. Hastanede bir doktor, gözüyle bakıp geri yolluyor bizi. Benim için mesela sırtımda fıtık var, 3-4 ay önce MR için sevk yazıldı ama hala sevk filan yok.”

‘EKMEKLERİN ARASINDAN FARE ÇIKTI’

ÖHD’li avukatların hazırladığı raporda, hapishanedeki yemek sorununa da yer verildi. “Çocukların yemeklerden memnun olmaması, yemeklerin çok yağlı, sağlıksız, yetersiz olmasının yanı sıra, yemeklerden kimi zaman ‘fare, solucan, haşere’ gibi şeylerin de çıktığı belirtilmektedir. Bu konuda cezaevi yönetimi ile yapılan görüşmelerde cezaevi yönetimi tarafından çocuklara ‘Biz de aynı yemeği yiyoruz, Bakanlık ile halledin’ cevabı verilmektedir” ifadelerinin yer aldığı raporda 17 yaşındaki M.K.’nin de yemeklerle ilgili şu anlatımına yer verildi:

“..Hatta ekmekten fare çıkması.. Ben arkadaşlara ekmek dağıtacaktım, fareyi ilk ben gördüm, canlıydı, ekmeğin içinde oynuyordu. Fındık faresiydi. Sonra fareyi öldürdük, atmadık, müdür gelsin görsün istedik. Ama müdür gelmeyince attık. O akşam ekmek yemedik, yeni de istemedik, iştahımız kaçmıştı. Bazıları yemek yemiş olabilir.”