Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği ve Sosyal Haklar Derneği temsilcileri mahpus çocuklara dair Nilay Göl’ün sorularını yanıtladı.
Tükenmez Haber’in 24.02.2020 tarihli haberi
Hapishanede büyüyen çocuklar: Çocuk tutuklu ve hükümlüler ne yaşıyor?
CİSST’in Hapiste Çocuk çalışmalarını yürüten temsilcisi Cansu Şekerci ve SHD Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Hak İhlalleri Koordinatörü Avukat Tuba Torun hapishanedeki çocukların hangi sorunlarla karşı karşıya olduklarını ve çözüm önerilerini Tükenmez Haber’e anlattı
TÜKENMEZ HABER – Kanunlara göre çocukların tutuklanmasının son çare tedbiri olduğu belirtilse de Türkiye’de çok sayıda çocuk tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde bulunuyor. Yarısına yakını yetişkin koğuşlarında kalan, birçoğu ailesinden çok uzaktaki cezaevlerine gönderilen çocukların bazıları hapishanelerde intihar ediyor. Birçok çocuk hüküm giymiş ya da tutuklu yargılanan anneleriyle cezaevinde yaşıyor. Çocukların cezevlerinde uğradığı hak ihlalleri ise çoğu zaman tespit edilemiyor. İlgili kurumların gerekli bilgileri ve verileri paylaşmaması nedeniyle hapisteki çocukalrın sayısı dahi net olarak bilinmezken, yaşam koşulları, eğitim hakkına ulaşıp ulaşamadıkları, beslenme ya da çocuk olmaktan kaynaklı haklarının karşılanıp karşılanmadığı da belirsiz. Dışarıya yansıyan verilere göre ise cezevlerinde büyüyen çocukların durumu pek de iç açıcı değil.
Konuya ilişkin çalışan kurumlar Adalet Bakanlığı’nın, 2018’in başından beri gerekli verileri paylaşmamasından şikayetçi. Sağlıklı veri paylaşımı yapılmaması nedeniyle cezaevlerindeki çocukların sayısına ilişkin bile farklı rakamlar konuşuluyor. 2018’in Kasım ayında yayınlanan son resmi verilere göre cezaevlerinde 3 bin 19 çocuk var. Ancak Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı ‘performans göstergeleri’nde yer alan bilgiye göre ise cezaevlerindeki meslek edinme kurslarına katılan çocuk hükümlü ve tutuklu sayısı 7 bin 500. Bakanlığın en son 2017’de verdiği bilgiye göre ise 2013-2017 arasında 13 çocuk hapishanelerde öldü. Bunların 6’sı intihar etti.
Hapishanelerde ne kadar çocuk var? Çocukların tutulduğu hapishanelerde eğitim ne durumda? Türkiye’de çocuklar hangi gerekçelerle hapishanelerde tutuluyor? Çocuk hapishanelerinde yaşanan hak ihlalleri izleniyor mu, raporlanıyor mu? Çocukların hapishanelerde karşılaştıkları hak ihlalleri neler? Hapishanelerdeki çocuklar nasıl ve hangi koşullarda tutuluyor?..
Tüm bu soruların cevaplarını Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) Hapiste Çocuk çalışmalarını yürüten temsilcisi Cansu Şekerci ve Sosyal Haklar Derneği (SHD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Hak İhlalleri Koordinatörü Avukat Tuba Torun’la konuştuk.
Cansu Şekerci
‘TUTUKLU ÇOCUKLARIN YARISINA YAKINI YETİŞKİN HAPİSHANELERİNDE TUTULUYOR’
Yasaya göre çocukların, çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumlarıyla çocuk eğitimevlerinde tutulduğunu söyleyen Şekerci, sözlerine şöyle devam etti:
“Çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumları, tutuklu yargılanan çocuklarla eğitimevlerinden disiplin sebebiyle kapalı kuruma gönderilen çocukların, eğitimevleri ise yargılandığı dosyadaki hüküm hapis cezsaıyla kesinleşmiş hükümlü çocukların tutulduğu yerlerdir. İnfaz mevzuatına bakıldığında çocukların yüksek yararına uygun yeterli düzenlemeler barındırmadığını söylemek yerinde olacaktır. Türkiye’de 7 tane çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu, 4 tane çocuk eğitimevi var. Çocuk nüfusuna bakıldığında tutuklu çocukların yaklaşık yarısının yetişkin hapishanelerinde tutulduğu anlaşılmaktadır. Yasaya göre böyle bir durumda çocukların kendilerine ayrılmış çocuk koğuşlarında bulunmaları gerekir.
‘CTE FAALİYET RAPORLARINI 2016’DAN BERİ YAYINLAMIYOR’
Çocukların hapsedilme koşulları, yetişkinlerle kıyaslandığında üstün yararlarını gözetecek farklar ortaya koymaz. Koğuşlarda tek kişilik odaları olması ve tutuldukları kurumların eğitim öğretime dayalı olması öngörülmekte ve ARDIÇ, BİSİS gibi kurumlarda bulunan çocuklar ve bu çocuklarla temas kuran personele yönelik çalışmalar olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmaların etki değerlendirmesi ya da uygulama alanına ilişkin ne yazık ki elimizde bir bilgi bulunmamakta. Bunun temel sebebi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün (CTE) faaliyet yılı raporlarını 2016’dan beri yayınlamaması ve bilgi edinem taleplerimizi yanıtsız bırakmasıdır.
‘ÇOCUKLARIN DIŞ DÜNYAYLA İLETİŞİM KOŞULLARI YETİŞKİNLERLE AYNI’
Her mahpusun duyduğu en temel ihtiyaçlardan biri de dış dünyayla iletişim kurmaktır. Çocukların dış dünyayla iletişim koşullarına bakıldığında yetişkinlerden bir farkı olmadığı görülmektedir. Kapalı hapishanedeki çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi haftada bir defa 10 dakikalık telefon görüşü, ayda 3 defa kapalı 1 defa açık ziyaretçi görüşü yapmaktadır. Öte yandan kural çocukların çocuk hapishanelerinde tutulması olduğundan, çocukların ailelerinden ve yargılama dosyalarından uzakta bir hapishanede tutulması çok sık karşılaşılan bir durumdur. Bu, ailelerinin fiziki ya da ekonomik imkansızlıklardan dolayı kendilerini ziyarete gelememeleri sonucunu doğurmaktadır.”
‘TÜRKİYE ŞARTLARINDA ÇOCUKLARIN HAPİSHANEDE TUTULMASI, ÇOCUK HAKLARININ İHLALİ’
Çocukların Türkiye şartlarında hapishanelerde tutulmasının, çocuk haklarını ihlal eden başlıca bir sebep olduğunu belirten Şekerci, “İnfaz sistemindeki düzenlemeler ve pratikler dolayısıyla çocukların özel yaşantısının korunması hakkı, eğitim hakkı, gelişme hakkı, suistimal ve ihmalden korunma hakkı, yeterli yaşam standardına ulaşma hakkı gibi Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de yer alan temel hakların ihlal edilmesine sebep olmaktadır” dedi.
‘HAPİSHANE İDARESİNİN KÖTÜ MUAMELELERİNE MARUZ KALMALARI HAK İHLALLERİ YARATIYOR’
Somut olarak çocukların hapishanelerde yaşadıkları hak ihlallerinden söz eden Şekerci, “Eğitimlerine devam etmelerinin desteklenmemesi, ailelerinden uzakta tutulmaları, doğaya erişememeleri, akran zorbalığı ya da hapishane idaresinin kötü muamelelerine maruz kalmaları hak ihlalleri yaratmaktadır” dedi.
‘BİLGİ EKSİKLİĞİNİN EN BÜYÜK NEDENİ SİVİL TOPLUMUN HAPİSHANELERE ERİŞİMİNİN ENGELLENMESİ’
Çocukların yaşadıkları hak ihlallerinin açığa çıkmasının, yetişkinlerinki kadar kolay olmadığını belirten Şekerci, “Bu çok önemli; Çünkü bir çocuğun böylesine kurumlarda hakkının ne olduğunu tanımlaması, bu hakka saygı gösterilmesi ya da bu hakkı dile getirmesi çok daha güç. Çocuklar, misilleme riskinden ya da gördükleri muamelenin kötü niyet ya da suç barındırıp barındırmadığını bilmeden hapishane yaşantılarına devam ediyorlar. Ayrıca bunu nerelere bildirmeleri gerektiği, nerelerden konuyla ilgili destek almaları gerektiğine dair de bilgi sahibi değiller. Bu bilgi eksikliğinin en büyük nedeni ise sivil toplumun hapishanelere erişiminin engellenmesi” şeklinde konuştu.
‘İHLALLERİN RAPORLANMASINDA GENEL KURALLAR DIŞINDA BİR UYGULAMA YOK’
“Çocuk hapishanelerindeki ihlallerin raporlanmasında genel kurallar dışında bir uygulamaya rastlamıyoruz” diyen Şekerci, sözlerine şöyle devam etti:
“Halihazırda hapishanelerde hak temelli izleme yapabilen denetim mekanizmaları Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, il ve ilçe insan hakları kurulları, ceza ve tutukevi izleme kurullarıdır. Bu mekanizmaların bağımsız izleme yapıp yapmadıkları bir yana bir çocuk hapishanesinin izlenmesi çocukla iletişim becerilerini, çocuk gelişimini bilmeyi gerektirir. Genelde ihlal bildirimleri üzerine yapılan bu denetimlerin çocuk hapishanelerinde resen gözlem yapmak suretiyle gerçekleşmesi gerekmektedir. Çocuklarla güven ilişkisi kurulmasıyla ve misilleme ihtimalinin önüne geçilmesiyle sağlıklı izleme gerçekleşebilecektir. Biz, örneğin Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu raporlarını okurken çocuk mahpuslara ilişkin yapılan paylaşımların yetersizliğini izlemenin yanlış organize edilmesine bağlıyoruz.”
‘BAKANLIK, 2018’İN BAŞINDAN BERİ VERİ PAYLAŞMAKTAN YANA DEĞİL’
‘Hapishanelerde ne kadar çocuk var?’ sorusuna “Adalet Bakanlığı, 2018’in başından beri veri paylaşmaktan yana değil” yanıtını veren Şekerci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Pek çok bilgi edinme başvurusunda çocukların sayısını ve tutuldukları hapishaneleri sorduğumuzda bu bilginin kamuoyunu ilgilendirmediği, kurum içi işleyişle ilgili olduğu yanıtını aldık. En son Adalet Bakanlığı’nın bu cevabını Kamu Denetçiliği Kurumu’na taşıdık ve kurum başvurumuzu haklı bularak istatistiklerin paylaşılması gerektiğine karar verdi yakın zamanda. Şimdi bununla ilgili Adalet Bakanlığı’nın bir aksiyon almasını bekliyoruz. Son resmi veriler 2018 Kasım ayında yayınlandı ve o tarihte 3.019 mahpus çocuk olduğu bilgisi paylaşıldı. Bunun dışında başka bir veri daha var, o da Adalet Bakanlığı 2020 yılı performans göstergelerinde yer alıyor. Burada 2019 senesi içinde meslek edinme kurslarına katılan çocuk hükümlü ve tutuklu sayısı 7.500 olarak kayıtlara geçtiğini görüyoruz. Bu durum bize, tek bir tarihte verilen çocuk mevcudunun hapishanelerle tanışan çocuk sayısından çok farklı olduğunu, hapishane deneyimi yaşayan çocukların çok daha fazla olduğunu gösteriyor.”
‘ÇOCUKLARIN KARŞILAŞTIĞI DURUM BİR BAKIMA TECRİT’
Çocuk mahpusların Yetişkin hapishanelerinde, yetişkin koğuşlarında tutulmasının kesinlikle yasak olduğunu söyleyen Şekerci, sözlerine şöyle devam etti:
“Çocuklar, yetişkin hapishanelerinin çocuk koğuşlarında tutulabilirler. Bunun ne anlama geldiğini hem alan çalışmacılarından hem de çocuklardan dinlemek gerekir aslında. 300 kişilik bir hapishanenin 10 kişilik çocuk koğuşu, hapishane idaresi tarafından çoğunlukla unutulmaktadır. Çocukların aktivite alanları, disiplin cezaları, yönetmeliklerle belirlenmiş çocuklara özgü uygulamalar, infaz koruma personeliyle hapishane idarelerinin çocuk gelişimi bilgileri ve çocukla iletişim becerileri ciddi farklılıklar göstermektedir. Çocukların bu konuyla ilgili yaklaşımlarına bakıldığında ise ailelerinin yakınında bulunmamak onlar ve aileleri için ayrı bir sorun ve ihlal anlamına geliyor. Şu bir gerçek, çocukların kendileri için uygun olan kendi yaşıtlarıyla iletişim kurabilecekleri kurumlarda tutulmaları gerekir. Fakat bir başka gerçek daha var; Örneğin cezası kesinleşerek hükümlü statüsü almış kız çocukları Türkiye’de sadece İzmir’de tutulmaktadır. Böyle şartlarda çocukların karşılaştığı durum da bir bakıma tecirttir.”
‘ÖMRÜNDEN UZUN HAPİS CEZASI VERİLEN ÇOCUKLAR VAR’
‘Türkiye’de çocuklar hangi gerekçelerle hapishanelerde tutuluyor?’ sorusuna “Gerekçeleri yetişkinlerden farklı değil” yanıtını veren Şekerci, sözlerine şöyle devam etti:
“Çocuklar da genel tutuklama sebepleriyle tutuklanıyor ve hapis cezasına tabi tutuluyor. Yalnızca yaş küçüklüğünden dolayı cezada indirim uygulanıyor ki bunun infaz şartları açısından bir etkisi yok tabi. Çocukların tutuklanmaları ya da hapis cezaları almaları yerine hapsetmenin alternatiflerinin tartışılması, çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin aktif uygulama alanlarının uygulama alanı oluşturulması gerekiyor. Örneği 17 yaşında 45-50 dosyası olup da toplamda ömründen uzun hapis cezası verilen çocuklar var. Belli ki çocuğun suç ortamından korunmasına ilişkin devlet önleme ve güvenlik mekanizmalarını gereği gibi işletmiyor. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, Semra Omak* başvurusunda, çocuğun tutuklanmasına karar verilmeden önce alternatif mekanizmaların değerlendirilmemesini, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak kabul etmiştir. Çocukların hapsedilmesinin son çare olmasına ilişkin AYM’nin verdiği bu karar, aslında uygulamalarda yerel mahkemelere sirayet etmekte.”
‘2013-2017 YILLARI ARASINDA 13 ÇOCUK HAPİSHANELERDE ÖLDÜ’
Hapishanelerde hayatını kaybeden, intihar eden çocuklar olduğunu ve bu konudaki verilere ulaşmanın çok zor olduğunu söyleyen Şekerci, “Bakanlık en son 2017 yılında Onursal Adıgüzel’in yaptığı bilgi edinme başvurusuna yanıt olarak 2013- Haziran 2017 yılları arasında 13 çocuğun hapishanelerde öldüğünü, bunların 6’sının intihar olduğunu paylaşmıştır. CİSST’in ihlal başvurularını yaptığı ve takip ettiği son vakalar, 2019 yılında Eskişehir H tipinde ve Maltepe çocuk hapishanesinde intihar eden iki çocuğa ilişkindir. Bunlarla ilgili insan hakları başvuru mekanizmalarına ihbarlarda bulunduk ve sürecin takipçisi olmaya çalışıyoruz” dedi.
ÇOCUKLARIN KAPATILDIĞI HAPİSHANELERDE EĞİTİM NE DURUMDA?
CTE’nin Eğitim ve İyileştirme Dairesi Başkanlığı, çocuk mahpusların iyileştirmelerine ilişkin resmi internet sitesinde şu bilgileri veriyor:
“Okuma-yazması olmayan çocukları okuma-yazma kurslarına, okuma-yazması olanları ise Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yürütülen açıköğretim ortaokulu veya lisesine yönlendirilmektedir. Eğer ki çocuk örgün eğitimine devam ederken tutuklanmış ise öğrenim hakkının kaybolmaması için okulu ile yazışma yapılarak kaydının dondurulması ve sınavlara girebilme hakkını kazanması sağlanmaktadır. Bunun yanında çocukların eğitim servisi görevlileri tarafından yapılan ilgi , yetenek ve isteklerine ilişkin değerlendirmeler sonucunda çeşitli meslek kurslarına yönlendirilmektedirler. Ayrıca mesleki eğitimi çalışmaları kapsamında çocuklar, mesleki eğitim merkezleri aracılığıyla teorik eğitimini, mesleğiyle ilgili iş yerlerinde çalışarak da pratik eğitimini tamamlamaktadır.”
‘ÇOCUKLARIN AÇIK ÖĞRETİME KAYDEDİLMESİ, İHTİYACI OLAN EĞİTİME ULAŞMALARINI SAĞLAMAYACAK’
Şekerci ‘cezaevindeki çocukların eğitim hakkına’ ilişkin ise “Buradan çıkarılacak sonuç, çocukların örgün eğitime dair herhangi bir akademik destek almadığıdır. Çocukların açık öğretim kademelerine kaydedilmesi, onların ihtiyacı olan eğitime ulaşmalarını sağlamayacaktır. Eğitimin bir önemi de tahliye sonrasına hazırlık için önemli bir adım olması. Sadece sınavlara kaydetmek, çocuklara akademik bilgi sağlamak adına kurumsal herhangi bir adıma yer vermemek ve aslında bu çalışmaların etkilerini araştırıp paylaşmamak çocuklar için kağıtlarda yer alan düzenlemelerin uygulamasını ve işlevselliğini konuşamamamız sonucunu doğuruyor” dedi.
‘BİR ÇOCUĞUN ŞİDDETE YÖNELMESİNDE ONA İYİ GELECEK TUTUM HAPSETMEK MİDİR?’
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ‘Şiddet içermeyen bazı suçlardan hükümlü olan yaşlı, hamile ve çocukların cezalarını, elektronik izleme merkezi aracılığıyla evde çekmesi alternatifi üzerinde duruyoruz’ demişti. Şekerci Bakan Gül’ün açıklamasına ilişkin ise şunları söyledi:
“Elektronik izleme, denetimli serbestlik yükümlülükler arasındaki en ağır tedbir olarak kabul edilebilir ve tabi ki hapsetmeye alternatif bir yöntemdir. Bu adım dikkate alınması gereken ve uzmanlarla, alan çalışmacılarıyla tartışılması gereken bir adımdır. Çocuklar öznelinde düşündüğümüzde de en temelde birkaç soru aklımıza gelmekte: 12-18 yaş arasındaki çocuklar için bir şiddet ayrımı yaparken bu şiddetin temelini, dinamiklerini inceliyor muyuz ve çocuğun şiddete yönelmesine kadar geçen sürede sosyal hukuk devleti olarak ne tür adımlar atıldı? Bir çocuğun şiddete yönelmesinde ona iyi gelecek tutum hapsetmek midir? Annelerinin şiddet içeren eylemde bulunup bulunmamasına göre 0-6 yaş arasındaki çocukların hapishanelerde tutulması, çocuğun sütün yararı ilkesini görmezden gelmez mi?”
‘HAPİSHANELER 0-6 YAŞ ARASI BİR ÇOCUĞUN GELİŞİMSEL İHTİYAÇLARININ KARŞILANABİLECEĞİ BİR YER DEĞİL’
Şekerci, ‘Anneleri ile birlikte kalan çocuklar, bebekler var. Elinizde veriler var mı? Hangi koşulda yaşıyorlar?’ sorusuna şu yanıtı verdi:
“Anneleriyle kalan çocukların şartları, infaz mevzuatında hiç yer bulmuyor ama tabi ki hapishaneler 0-6 yaş arası bir çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanabileceği yerler değil. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun hapishane ziyaretlerinden sonra hazırladığı raporlarda, Anayasa Mahkemesi’nin Şükran İrge kararında ve bu kararda anlaşıldığı üzere kamusal makamların incelemelerinde de bu duruma yer verilmiştir. CTE temsilcisi mecliste katıldığı bir toplantıda 0-6 yaş çocuklara ilişkin bir yönetmeliğin taslağının hazır olduğunu aktarmışsa da üzerinden yaklaşık 4 ay geçmesine rağmen herhangi bir düzenleme kamuoyu ve sivil toplum örgütleriyle paylaşılmamıştır.”
Tuba Torun
‘YOKSULLUKTAN KAYNAKLANIYOR’
Çocukların en çok hırsızlık, yaralama, uyuşturucuyla ilişkilendirilen suçlardan hapsedildiği bilgisini veren Sosyal Haklar Derneği (SHD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Hak İhlalleri Koordinatörü Avukat Tuba Torun ise, “Çocukların işledikleri suçlara genel olarak baktığımızda çoğunlukla yoksulluktan kaynaklandığını görüyoruz. Yoksulluk, eğitimsizlik, ilgisizlik… Bir aile çocuğuna yeterli eğitimi veremiyorsa, ona bakamıyorsa, ona temel bazı doğruları-yanlışları öğretemiyorsa çocuğun bunları başka bir yerden öğrenebilecek pek bir durumu da yok. Özellikle Türkiye’de ekonominin ne kadar kötüleştiğini, yoksulluğun ve işsizliğin arttığını düşünürsek bu suçların artması da son derece olağan görünüyor” dedi.
‘SUÇA YÖNELMEKTEN BAŞKA ÇARESİ KALMIYOR’
“Ne yazık ki ülkede özellikle kaşınan bir dış politika, bir savaş politikası var” diyen Torun, sözlerine şöyle devam etti:
“Suriye’den, yurt dışından gelen insanların çok önemli bir kısmı da çocuk. Ve bu çocuklar Türkiye’ye geldiklerinde yine çoğunlukla kalacak yerleri yok, yiyecekleri yok. Yani tamamen yaşama tutunmaya çalışarak geçen bir sürece girmiş oluyorlar. Ve bu insanlara yeterli olanağı sağlamadığınızda tabii ki onlarında suça yönelmekten başka çaresi kalmıyor. Bu suçu meşrulaştırmak değil, sadece sosyal devlet sorumluluğunun yeterince yerine getirilmemesi ile alakalı bir şey. Sosyal devlet sorumluluğu yalnızca barınma, yeme-içme, sağlık konusunda değil, aynı zamanda eğitim konusunda da son derece önemli. Fakat Türkiye’de eğitimin de her geçen gün kalitesizleştiğini görüyoruz. Sosyal devlet yükümlülüğünün kesinlikle layıkı ile yerine getirmediğini zaten şu artan suç tablosundan da görebiliriz.”
‘ÇOCUK TUTUKLULAR YETİŞKİNLERLE BİRLİKTE, AYNI ŞARTLARDA KALIYORLAR’
Çocuk hükümlülerin kaldığı eğitimevlerinden bahseden Torun, buraların yetersizliğinin ve şartların kötülüğünün her zaman konuşulan bir şey olduğunu söyledi. Bu şartların muhakkak iyileştirilmesi, eğitimevlerinin yeterli hale getirilmesi gerektiğini belirten Torun, sözlerine şöyle devam etti:
“Bununla birlikte çocuk tutuklular, yetişkinlerle birlikte aynı şartlarda cezaevinde kalıyorlar. Hepsi CMK madde 100 kapsamında tutuklanıyor ve kanundaki yetişkinler için öngörülen usül hükümleriyle yargılanıyorlar. Örneğin, Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılıyorlar tutuklanırken. Sulh Ceza Mahkemeleri, özellikle çocuklar için belirlenmiş bir mahkeme değil, yetişkinlerin yargılandığı bir mahkemedir. Çocuklar da burada yargılanıyor ve çocuklara özel hükümler uygulanmıyor.”
‘ÇOCUKLARIN ŞİDDETE UĞRADIĞINI BİLİYORUZ’
Tutukluluk dönemlerinde çocukların yetişkinlerin kaldığı hapishanelerde kaldığını belirten Torun, “Burada da kameraların yetersiz olduğu kör noktalarda çocukların şiddete uğradığı, dışarı ile iletişim kuramadığı, kurmak istediğinde de bu iletişimin paralı olduğu, çoğu zaman en zaruri ihtiyaçlarını karşılayamadıkları yazık ki bildiğimiz, şahit olduğumuz şeyler. Dolayısıyla çocuk tutukluların da kaldığı cezaevi şartlarının düzenlenmesi gerekiyor” dedi.
‘ÇOCUKLAR CEZAEVİ ŞARTLARINDA BÜYÜMEK ZORUNDA KALIYOR’
Hapishanelerde anneleri ile kalan bebekler de olduğunu söyleyen Torun, özellikle Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde bu sayının arttığını ifade etti:
“İnfaz yasasına göre gebelerin ve doğum yaptıktan sonraki altı aylık süreçte bebeği olan hükümlülerin cezalarının ertelenmesi gerekir. Bunlara da uyulmuyor. Dolayısıyla o çocuklar cezaevi şartlarında büyümek zorunda kalıyorlar. O çocuklar için özel bir uygulama yok. Örneğin, süt alerjisi olan çocuklara verilecek bir başka besin bulunamıyor ya da buzdolabı olmayan bir koğuşta o çocukların besinleri bozuluyor. Çocukların beslenme ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığı şartlarla çocuklar hapishanelerde büyümeye çalışıyorlar. Bu konuya da devletin ayrıca el atması ve düzenlemeler yapması gerekiyor.”
‘CEZAEVLERİNDE İŞLENEN SUÇLAR VE İNTİHARLARA İLİŞKİN HALKI BİLGİLENDİREN BİR HABER AĞI YOK’
Son dönemde Türkiye’de artan intihar vakalarına da dikkat çeken Torun, bunun en çok çocukları etkilediğini dile getirdi. Çocukların gelecekte kendilerine bir umut, bir ışık görmediklerinde yaşamdan vazgeçtiklerini söyleyen Torun, sözlerine şöyle devam etti:
“Sanırım bir ülkede yaşayanların başına gelebilecek en kötü şey çocuk intiharlarıdır. Bununla ilgili cezaevlerinde özel bir takip yok, özel bir uygulama yok. Ayrıca çocuklar cezaevlerinde istismar da ediliyorlar. Cezaevlerinde işlenen suçlar ya da intihar vakaları konusunda halkı da bilgilendiren bir haber ağı yok. Oysa ki bu bizim en en birincil sorunlarımızdan olmalı. Elbette ki bu çocuk intiharlarıyla ilgili cezaevlerinde ciddi bir takibat yapılması hem teknik anlamda hem de psikolojik anlamda terapiye yönelik uygulamalara ağırlık verilmesi gerekiyor. Çünkü, ceza hukukunda asıl olan suçlunun, failin topluma kazandırılmasıdır, ıslahıdır yani. Ceza hukukunun temel amaçlarından biri budur. Özellikle çocukların daha erken yaşlarda suçtan uzaklaştırılması için ya da intihardan uzaklaştırılması için en donanımlı psikolojik desteği almaları gerekir ama ne yazık ki bu da birçok önem gibi alınmıyor.”
‘ELEKTRONİK İZLEME OLUMLU AMA NASIL UYGULANDIĞI ÖNEMLİ’
Torun, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ‘Şiddet içermeyen bazı suçlardan hükümlü olan yaşlı, hamile ve çocukların cezalarını, elektronik izleme merkezi aracılığıyla evde çekmesi alternatifi üzerinde duruyoruz’ açıklamasına ilişkin ise şunları söyledi:
“Cezaevlerinin doluluğu sebebi ile üretilen bir alternatif olduğunu düşünüyorum. Zaten biliyorsunuz bu af gündemi de uzun süredir meşgul ediyor Türkiye’yi. Bir seçim aracı olarak kullanılıyor. Suç ve ceza, seçim aracı olarak kullanılamayacak kadar önemli. Aslında bu normal şartlarda olumsuz bir şey değil. Fakat bunun nasıl uygulandığı önemli. Oturup bunu detaylı bir şekilde planlamak gerekir. Elbette yaşlıların, hamilelerin, çocukların ayrı uygulamalara tabi tutularak cezalarının çektirilmesi çok önemli. Muhakkak özel koşullarda yapılması lazım. Fakat burada kötüye kullanmaların önüne geçilmesi lazım. Kontrollü bir şekilde yapılması lazım. Tabii ki bunun daha ziyade cezaevlerini boşaltmak amaçlı olduğunu düşünürsek du önemlerin tedbirlerin alınmayacağını da tahmin edebiliriz.”
‘EĞİTİM DE BU TOPLUMA KAZANDIRMANIN EN ÖNEMLİ PARÇALARINDAN BİRİ’
Eğitimevlerindeki çocukların okullarına gidemediğini belirten Torun, yasada da eğitimevlerinde çocuklara özel bir eğitim öngörülmediğini söyledi.
Torun, “Çocukların tekrardan topluma kazandırılması ceza hukukunun amaçlarından biridir diyorsak eğer eğitim de bu topluma kazandırmanın en önemli parçalarından biri. Uzaktan canlı eğitim de olabilir, elektronik araçlar üzerinden bir eğitim de olabilir. Bunun birçok yolu var. Ya da eğitim evlerinde yine yüz yüze eğitim de olabilir. Neden olmasın? Bu uygulamaların bir an evvel getirilmesi toplumun ve çocukların geleceğinin faydasına olur.”
(*)Semra Omak başvurusu:
E.N. isimli çocuk bir çay ocağından bozuk para dolu iki kumbarayı aldığı suçlamasıyla tutuklanarak konduğu cezaevinde yaşamına son vermişti. Olayın ardından E.N.’nin annesi Semra Omak, 7 Aralık 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme tutuklama tedbirinin ölçülü olmaması nedeniyle Anayasa’nın 19’uncu maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiş, 5395 sayılı kanuna göre çocukların tutuklanmasının son çare tedbiri olduğuna işaret etmişti. Kararda “Bir çocuğun tutuklanmasına yalnızca adli kontrol tedbirinden sonuç alınamaması, sonuç alınamayacağının anlaşılması veya bu tedbirlere uyulmaması durumunda karar verilebilmektedir” hükmünü hatırlatarak, “Çocuğun tutuklanmasına karar verilirken uluslararası sözleşme ve belgelerde yer alan ilkelere riayet edildiği, bu bağlamda diğer koruma tedbirlerinin uygulanmasının yetersizliğinden bahsedilirken başvurucunun yaşının dikkate alındığı söylenemeyecektir. Bu gerekçelerle tutuklamanın ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır” ifadelerine yer verilmişti.
Bir cevap yazın